Bu fikre bizim okuldaki başka bir sınıfın öğretmeni olan
arkadaşım Semih vesile oldu, diyebilirim.Onun kendi sınıfıyla yaptığı pikniği bana anlatması üzerine bende aynı şekilde bir
piknik organize etmeyi düşündüm.Bu düşüncemi rehber öğretmeni olduğum sınıfta paylaşınca öğrencilerimin
sevinçle karşıladıklarını gördüm.Birkaç
gün sonra bu kez veli toplantısında bu
düşüncemi paylaştım , biraz endişelerini gösteren sorular sordular bende onların endişelerini gideren
cevaplar verdim.Verirken de bende ne yapacağımdan emin olmaya başladım, çünkü ilk kez böyle bir gezi
tertip ediyordum ve tam olarak neyi nasıl yapacağımı kestirememiştim.
Çocuklardan en isteklisi sınıf başkanı olan Yusufdu ki bende ona para
toplama görevini vermiştim. Daha ilk gün iki kişi parasını vermişti ve Yusuf
koşa koşa bunu bana haber verdiğinde onun bu iş için doğru kişi olduğundan iyice
emin olmuştum.
Sürekli yapılacak işleri düşünüyor , planlıyordum. Fakat her defasında , planımı beğenmeyip değişiklikler yapılmak üzere yarım bırakıyordum.Müdür yardımcısı Şakir
hocayla görüştükten sonra daha da netleştirdim fakat hala bazı sorunlar vardı.
Birinci sorun çocuklardan sadece onüçü para getirmişti ,
para getirmeyen çoğunluk ne olacaktı?
İkinci sorun o saatlerde benim iki sınıfa dersim vardı ,onlar ne olacaktı?
Üçüncü sorun o gün nöbetçiydim nöbeti yerime kim tutacaktı?Birde servis şoförü ile konuşmam gerekiyordu ancak bulamıyordum.
Müdür beyle görüştüğümde sadece para verenleri götürürsün
,kalanlar derse devam eder, boş sınıfları da biz idare ederiz dedi, servis şoförünü de yanımda arayıp saat meselesini çözdü.Bu arada nöbet
görevini yapması için Abbas hocayla anlaştım. Böylece artık yola çıkabilirdik..
Öncelikle eve uğrayıp mangal malzemeleri almayı yolda da kasaptan kıyma almayı planlıyordum.Fakat çocuklardan biri hazır yiyecek almayı teklif etti. Düşününce bu benimde kolayıma geldi. Buna yetecek paramız vardı.Adam başı yedişer lira
dan 91 lira toplamıştık. Yol üstü bir pidecide durup pideleri aldık. Sonra da bir markete girip bazı erzakları aldık.Dört tane büyük boy gazozlu içecek.Üç tane büyük boy
çekirdek.Elli adet iç içe geçmiş plastik bardak.Dilimlenmiş kaşar peyniri.Altı
tanede cips almıştık.Bir başka yerde de durup futbol topu ile ekmek aldık.
Mesire yerine vardık. Araçtan inip elimizde poşetler yürüyerek
ağaçların gölgelediği bir masanın
etrafına oturduk. İlk önce pideleri sıcak sıcak yedik ve yerken de birer bardak
içecekten içtik. Sonra dosdoğru top sahasına intikal ettik. Çocuklarla takım
kurup güzel bir maç oynadık.İki tane çok güzel gol attım.Buna rağmen
yenildik.Maçtan sonra sahanın kenarında
yüksekçe bir yerde, geniş üstü kapalı bir
oturma alanı bulup orada oturduk.Hepimiz
çok yorulmuş ve acıkmıştık.Ekmekleri bölüp aralarına kaşar dilimlerini
koyarak hazırladım ve her birine bir
tane yetecek şekilde dağıttım. Sonra yine pet bardaklara içecekleri servis edip
onları da dağıttım.Poşet içinde domates vardı onları da isteyenlere verdim. Biz
bunları yedikten sonra bir de fotograf çekindik.Ben onun kamerasını açıp orada da
bir konuşma yaptım.Çok güzel oldu.
Bu yemekten sonra ortalığı topladık.Ve sohbet esnasında
çocuklardan biri buraya defalarca geldiğini söyleyince bende ona rehber olmak
görevini verdim.Oda bizi arkasına takıp
parkı gezdirmeye başladı. Giderken de çekirdekleri paylaştırdım. Dört kişiye bir büyük paket düşüyordu.Geze geze yedik.Park benim tahmin ettiğimden daha büyüktü.Gezerken bizim
gibi gezmeye çıkmış farklı insanlarla karşılaşıyor ve tanışıyorduk. Kimi mangal
yapmaya gelmişti, kimi köpeğini gezdirmeye, kimi sevgilisiyle baş başa kalmak istemiş, kimi de bisikletiyle
gezmeye gelmişti,Yolun bir yerinde terk edilmiş bir mangal ve yanında kömürler
görünce buraya bir daha gelmek ve bu kez mangal yapmak fikrini açıkladım. Çocuklardan
bir kısmı istekli oldu bir kısmı sustular.Kim bilir bu geziye katılabilmek için
ne zorluklarla karşılaştılar. Belkide anneleriyle kavga ettiler? Yolun bu
kısmında artık yürümekten yorulmuş olduğumuz için oturup sohbet ettik. Burada
çocuklara birkaç fıkra anlatıp onları güldürdüm.Sonra onlarda fıkralar
anlatmaya başladılar.Ama şunu fark ettim fıkranın komik olması kadar önemli bir
şey onu anlatan kişinin güzel anlatması yoksa komik bir fıkra kötü anlatım
yüzünden heba oluyor.Sonra yola devam edip giderken Emre ile Yusuf'un önce ağız
kavgasına, sonrada ciddi ciddi birbirini
hırpalamasına şahit oldum. Ben tam müdahale edeyim derken Yusuf yerde, inlemeye ve kıvranmaya
başlamıştı bile..Hemen Emreden özür dilemesini ve arkadaşını kaldırmasını
kızarak istedim. Oda özür diledi ve kaldırmaya çalıştı ancak Yusuf onun
yardımını reddederek kendi başına kalktı. Mesele Emrenin gazlı içeceği
çantasına almasıymış.Bende onu çantasına almakla kendisine ait yapamayacağını
söyledim.Oda boşuna mı taşıdım benim oldu hocam dediğinde ona kızacaktım ama hafiften güldüğünü görünce
şaka yaptığını anlayıp, çocuklar arkadaşınız şaka yapıyor hepinize içeceği
dağıtacak dedim.Emre ye dönüp dimi Emre ? deyince oda gülerek tasdik etmek
zorunda kaldı.Sonra Emre cep telefonundan
müzik açıp havayı değiştirmek istediyse de sesin seviyesi ve kalitesi pek
tat vermedi. Bunun üzerine müzik derslerinde onlara öğrettiğim şarkıları
söyletmeye başladım.Çevreden gelip geçenlerin şaşkın bakışları altında malum şarkıları koro halinde söyledik .Yürüyüp giderken bir küçük oyun parkına geldik çocuklar burada
bir tahterevalli ye üçer kişi olarak binip saçmalığın sınırlarını zorladılar.Eh
artık buna da müdahale edilmez.Bir başka grupta daha da ilerleyip yamaçta
ağaçların gölgelediği çimenlerin üzerine yatıp uzanmışlardı.Aslında çok
yorulmuş olduklarından ayakta duracak halleri kalmamıştı.Burada Servis
şoförümüze rastladım.Bu arada çocuklardan
birine bardakları getirme görevini vermiştim .Bardaklar gelince Emre ‘ye de
içeceği paylaştırma görevini verdim. Tabi ki iyice susamış olan çocuklar Emrenin üzerine adeta hucum etmeye başladılar.Zavallı Emre arada kalıp ezilecekti.Hem Emreyi hemde çocukları kurtarmak için duruma müdahale ettim. İçecekleri ben dağıttım..Sonra bir ara ben Servis şoförüyle konuşurken çocuklar ortadan
kayboldu.Evet kötü bir şeyin olmayacağını biliyordum ama yinede huzursuzdum.Bana emanet edilmiş
çocuklar gözden kaybolunca endişelenmekten kendimi alamıyordum..Bir öğrenci bulup hemen diğerlerini toplayıp
getirmesini istedim.Oda onları getirmek yerine onların pointbull oynayanları izledikleri bilgisini getirdi.Bir başka öğrenciyi bu kez kesin şekilde çocukları getirmesi
için gönderdim. Oda gecikince orada bir WC bulup ,ihtiyaç gidereyim dedim. Fakat ben içerdeyken dışarıdan gürültüleri duyuyordum. Öğrencilerim gelmiş, birbirine beni soruyorlardı.Kahraman hoca nerde? nerde? Bu sefer sanki kaybolan onlar değilmiş
de benmişim gibi beni aramaları tuhafıma gitti.Sonunda ortaya çıkıp onlara hadi
gidiyoruz diyecektim ama zaten onları da servis aracına doluşmuş vaziyette
buldum.Hemen saydım.Eksik yoktu. Neyse ki bu geziden sağ salim, bir kaza bela
olmadan dönüyorduk.Yolda çocuklardan bazıları inmek istedi.Onlara hak veriyordum.Ama izin vermek hiç içimden gelmedi.Emanet sonuçta.Hepsini okula bıraktım. Servis şoförüyle de vedalaşıp oradan ayrıldım.. Okula döndüğümde diğer öğretmenler beni görür görmez hemen geziyi sordular.Yüzümde gezmiş olmanın mutlu bir tezahürünü arıyorlardı sanki.Ancak bende o sevinç olmadığı gibi sadece bir rahatlama vardı. Allaha şükürler olsun ki bu işi alnımızın akıyla başardık duygusu..Gerçekten de öyleydi..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Art niyetli olmadıkça her türlü eleştiriyi dikkate alır ve cevap vermeye çalışırım.