.........................ANKARA SEYAHATİ..............................
Kayın pederimin rahatsızlığı sebebiyle Ankara'ya onu görmeye gidiyoruz. Çarşamba akşamı müdüre telefon ederek Cuma günü için izin istedim.Durumu anlattım, yarın konuşuruz dedi, ben bunu izin verildiği şeklinde yorumlayarak, biletimi ayarladım. ertesi gün yani perşembe günü müdür yardımcısına da durumu açıklayarak gideceğimi söyleyince, o müdüre telefon etti, o da gitsin demiş olacak ki, izin verildi ve ben yola çıktım.Hemen bizimkileri alıp gittim. Pendik ten hızlı trene bindik.
...........................YOLCULUK..........................................
İlk defa hızlı trene biniyordum.konforlu, alışıldık trenlerin o görüntüsünden tamamen uzak,220 km hıza çıkıyor. Ancak biz giderken çoğunlukla 100 km civarındaydı. Bir anons geçti, kar yağışı dolayısıyla hızlı gidemediklerini açıkladı.Neyse geç olsun güç olmasın dedik. İki kızım yerlerinde rahat durmuyorlar sürekli ağlamaya başladılar. Bir süre sonra haklı olarak aynı yerde durmaktan sıkıldılar. bende onları trenin içinde gezdireyim dedim. Vagonların arasına körük konulmuş ve her vagonun sonunda bir tuvalet muhakkak vardı. Oturan yolcuların şaşkın bakışları arasında kucağında kızımla vagonları baştan başa geçiyor daha ilerkine dalıyor ve onuda aynı şekilde geçiyordum. Bu şekilde beş veya altı vagon geçtim. Sonunda karşıma e-klas vagon yazısı çıkınca bunun benim için son durak olduğuna kanaat getirip aynı yoldan geri dönmeye başladım. Kız kucağımda uyumuştu. Onu annesine verip diğerini aldım bu sefer istikamet ters yöne yani geriye doğruydu. O tarafa doğruda aynı şekilde yürüyüp sonunda yine biznes klas bir vagona girdim. Millet oturmuş harıl harıl yemek yiyordu. Bunun biraz ilerisinde de bir vagon vardi ki burası tamamen bir Kafeterya haline getirilmişti..Oturak yerleri barlarda olduğu gibi yükseltilmiş ve tam garsonun masasının önüne birleştirilmişti. Diğer kızda uyuduktan sonra onuda annesine bırakıp bende yerime oturdum. Bu arada bizde Ankara ya yaklaşmıştık.Bavul ve valizlerimizi toplayıp inmeye hazırlandık ve inenlerle beraber indik.Aşağıda bizi Fatih bekliyordu hemen bavullarımızı elimizden alarak yükümüzü hafifletti ve sıcak bir hoş geldiniz dedi.
Hoş bulduk.
........................ANKARA ŞEHRİ...........................................
Ankara daha öncede birkaç defa gelmiştim. Birkaç gün kalıp dönmüştüm.Bu sefer de öyle olacaktı. En fazla 4 gün kalabilirdim.Kayınbirader bizi arabasıyla evine götürecekti..Fakat tam götüreceği esnada farketti ki cüzdanını almayı unutmuş, Ehliyetide içindeymiş.Onun için arabayı kullanmak bana düştü, hiç itiraz etmeden direksiyona geçtim.Arabaya alışık değildim ama vitesini, pedalının gaza geçiş vaziyetini bir kaç küçük denemeden sonra anlamıştım, sorun yoktu. Tabi ki yavaş gittim.Yollarıda hiç bilmiyordum. Kayınbiladerin yönlendirmesiyle eve vardık.Birde araba kullanırken çevreyi seyredemiyorum. Onun için arabada yolcu olmayı tercih ederim.Ertesi günü biraz gezebildik. Yeni yapılan cumhurbaşkanlığı sarayını uzaktan gördüm.Maşallah demekten kendimi alamadım.İnşallah burada ülkemiz hakkında güzel kararlar alınır, güzel bir idare oluşturulur, diye içimden dua ettim.Yeni Türkiyenin yeni bir yönetim merkezi olarak önemli roller oynayacağını yıllarca belki yüzyıllarca kullanılacağını düşündüm Ankarada çok fazla idari binalar var. Bakanlıkların olduğu Kızılay'a yaklaştığımızda polislerin etrafta çokluğu dikkatimi çekti. Bütün devlet kurumlarının en üst yönetimleri burada büyük bir bina ile temsil olunmaktadırlar. Askeriye, Genelkurmay,Türk Hava Kuvvetleri, Türk Hava Kurumu, Tübitak, Tüik, ve daha niceleri. Ankarada gezecek yer çoktu ama bizim vaktimiz çok sınırlıydı ve amacımız zaten gezmek değildi. Ameliyat olan babamızı ziyaret edip yanında olmaktı.
......................................CAMİ.....................................
Cuma günü cuma namazına gittik. Sala okunurken biz kahvaltı yapıyorduk, hemen gidelimde bari vaaza yetişelim dedim kayınbiladere . Aptestimizi evde alıp yürüdük. Bir sokak yukarsında çok geniş altında market olan bir camiye geldik. Yapanlardan bütün emeği geçenlerden Allah razı olsun diye içimde dua ederek biraz gezdim. Biz geldiğimizde vaaz başlamıştı ama cami henüz boştu çok az kişi gelmişti. Hoca Hz Peygamberimizden örnekler vererek insanlara namazda bile aşırılık olmadığını anlatıyordu. Bir gün peygamberimiz Hz Aişeinin evinde bir ip görmüş bu ip ne diye sorunca bunun Hz Aişe namaza takati kalmayınca bu ipe tutunarak namaz kıldığını söylemişler oda bu ipi çözün, yorulunca namazı bırakın demiş, hocada işte bu derece yoruluncaya kadar namaz kılınmayacağını ve islamın insanın beden sağlına önem verdiğine vardırdı bu sohbeti.. Neyse hepsini yazmayayım da konumuza dönelim. İşte bu güzel camide vaaz dinleyip cumayı böyle hoş bir ortamda kıldık ve oradan eve döndük.
......................................HASTANE.................................
Öğleden sonra kayınpederi ziyaret etmk için hastaneye doğru yola çıktık.Hastanenin bulunduğu caddede park yeri bulmak çok zor, onun için Fatih ilk bulduğumuz yere ( biraz uzaktı) arabayı park etti Ordan yürüdük.Eğer üzerinde Özel Güven Hastanesi yazısı olmasaydı vardığımız yerin hastane olduğunu anlamak çok zordu.Çünkü beş yıldızlı otel konforuna sahip bir yerdi burası.Resepsiyonu güzel geniş bir mekandı, Postmodern tablolarla dduvarları süslü, büyük gösterişli çiçeklerle pencere önü doldurulmuş ve içine camekan şeklinde bir tıp müzeside oluşturulmuş.üç dört metre uzunluğun bir camekan içinde eski kullanılan tıp aletleri ,ameliyatlarda kullanılan gereçler konulmuş ve üzerlerinde 1970 leri 1960 ları gösteren tarihlendirme yazıları bu hastanenin ne kadar eski olduğunu gösteriyor.Bir köşede ise oturup gazete okuyabileceğiniz bir alan oluşturulmuş.Hasta ziyaretçilerini ikişer ikişer aldıkları için biz beklemek zorunda kaldığımızda ben işte burada oturup gazete okuyarak vakit geçirdim.İşte bir Hastanenin böyle olması lazım.Birde bizim sultanbeyli devlet hastanesini gözümün önüne getiriyorum da , o kalabalıktan yol bulamadığımız için zor geçtiğimiz koridorları gözümün önüne getiriyorum da, hayret ediyorum, insan gibi yaşamak varken insanımıza ne kadar çile çektirilmiş ve halada bazı yerlerde bu böyle devam ediyor.
......................................TRT.........................................
Ertesi gün bizim kayınbilader işine gidecekti bende biraz Ankarada gezerim diye onunla beraber yola çıkmıştım..Önce onun çalıştığı yere bir uğrayım, ordan geçerim diğer gideceğim yerlere diye düşünmüştüm. Ama TRT binasına girince ve Fatih beni orda öyle bir oyaladı ki gece 11 kadar oradan çıkamadım.
Ankarada Keçiören kuzeyde TRT binalarının yer aldığı Çankaya bölgesi ise güneyde yer alır. Biraz şehrin dışında yüksek bir bölgededir. Demek ki biz bütün Ankarayı baştan başa geçmiş olduk. Etrafı çam ormanlarıyla çevrili olan geniş bir alan üzerinde TRT binaları vardı. Asıl bina yönetim binasıydı. Bizim girdiğimiz bina TRT TÜRK ve TRT HABER kanallarının yer aldığı bölümü oluşturuyordu. Kayınbilader TRT TÜRK ün ses bölümünde çalışıyordu. Beni orda çalıştığı yere götürdü. Kendi çalışma arkadaşlarıyla tanıştıdı. Çalıştığı masayı ordaki techizatları tanıttı. Çok gelişmiş bir sesi yönettiği bir cihaz vardı. Çok pahalı bir cihazmış. Onun marifetlerini nasıl çalıştığını anlattı. Çalışma arkadaşlarıyla biraz şuradan buradan sohbet ettik. Namaz kılacağımız vakit zemine indik. Eski ve kırık koltuk ve eşyaların gelişigüzel atıldığı bir koridordan geçtik. Ordan yüz kişinin beraber namaz kılabileceği genişlikte bir mescid ve on kişinin rahatça yan yana abdest alabileceği bir abdesthane bulduk. Arkadaşlar cemaat yaptı. Ben seferi olduğum için cemaate katılmadım. Mescidin köşesindeki kitapları karıştırdım. Orada her cemaatin her dini grubun bir kitabını bulmak mümkündü. Hepsin den de Allah razı olsun, dini yaymak için fedakarca çalışmışlar. Namazdan sonra tekrar ses odasına döndük. Kapısı çok ağır ve duvarlarıda özel yalıtımlı olan bu ses odasında hangi mikrafona sesin verileceği ayarlanıyor. Yönetmenin talimatları doğrultusunda bu işler yapılıyordu. Kayınbilader yapılan işleri anlattı bana hatta yaptırdı da.
..............................GERİ DÖNÜŞ............................
Okul pazartesi başlayacağı için pazar günü dönmeliydim.Kayınbirader beni Ankara otogarına bıraktı. Saat 2 civarındaydı. Ankara otogarı çok büyük ve düzenli bir yapıydı.Yapan mühendisler zeki ve ileri görüşlü insanlarmış.Eski bir bina olduğu en az otuz kırk senelik bir yapı olduğunu tahmin ettım.O zamanlar çok daha küçük olduğu halde eğer bu bina bugün Ankaraya yetercek bir kapasiteye sahip ise demek ki ilerideki gelişmeleri iyi değerlendirmişler diyeceğim.Her kim yaptıysa Allah razı olsun.Dört katlı bir yapıydı. Alt katı gelen otobüsler için tahsis edilmiş.Orta katı gidenler için ayrılmış. Diğer katlarda farklı ihtiyaçlar için bölümler oluşturulmuş. Herşey düşünülmüş.Emanet eşyalar için bir bölüm oluşturulmuş, burada emanet etmek istediğiniz bavulunuz veya valizinizi belli bir ücret karşılığı kabul ediyorlar. Diğer bölümlerinde diyebilirim ki aklınıza gelebilecek herşey var, Restoran, mescid, berber, hediyelik eşya dükkanı, internet cafe, polis hizmet noktası, zabita noktası ve daha şimdi aklıma gelmeyen başka bölümlerde vardı.Bilet almak için otobüs firmalarının bürolarının bulunduğu yere geldiğimde çokluğu ve büyüklüğüyle birkez daha beni hayran bıraktı otogar.Belki iki yüz belki üçyüz metre uzunluğundaki bir alon boyunca birbirinden farklı otobüs firmalarının buroları bulunuyordu. Bu firmaların çok azı hariç hemen hemen hepsi İstanbula bilet satıyorlardı.Daha önce kayınbiladerin salık verdiği üzere her birine gidip tek tek fiyat sordum. Fiyatlar 55 ila 35 arasında değişiklik gösteriyordu. Ben tabi ki 35 liralık bileti bulunca daha fazla gezmekten vazgeçip aldım. Çünkü yorulmuştum ve yeterince ucuzunu bulduğumu tahmin etmiştim. Saat 4 te otobüsüm kalkacaktı. O zamana kadar mescide indim, öğleni kıldım. Şeyh Sait İsyanıyla ilgili bir kitap aldım. Gerçi bende beğenmedim sonra onu. İnternet cafeye gidip birazda orda vakit harcadıktan sonra saat 4'e doğru otobüsün kalkacağı yere gidip gelmesini bekledim. Otobüs geldi ve Ankara'ya veda edip güzel duygular ve düşüncelerle bu şehirden ayrıldım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Art niyetli olmadıkça her türlü eleştiriyi dikkate alır ve cevap vermeye çalışırım.